Ultra Hold and Spin… İsmi bile havalı. “Ultra” diyor abi, azıcık değil, tam gaz. Dedim ki, bu oyunda ya uçacağım ya da uçurulacağım. Slotter‘da bir girdim içeri, klasik slot havası bekliyordum. Ama yok. Bu bambaşka bir alem. Işıl ışıl paralar, deli çarpanlar, yaldır yaldır ekran. Ne oluyoruz dedim, nereye geldik?
Hani olur ya bazı şeyler dışarıdan bakınca sıradan gelir, ama içine girince büyüler… hah işte bu oyun tam öyle. Klasik 3 makaralı slot gibi başlıyor. Diyorsun ki “Tamam, nostalji yaşayacağım.” Ama sonra? Aha! O altın paralar pat diye düşüyor ekrana. Hold and Spin özelliği bir başlıyor, ekran ateş alıyor sanki.
Bir bakmışsın, ekran dolar işaretiyle dolmuş. Çarpanlar sağdan soldan akıyor. Kalbin hızlanıyor. Bonus geldi mi zaten, hop başka bir moda geçiyorsun. Burası ciddi alan kardeşim. Adamlar oyunu yaparken “Biz buraya eğlence gömmüşüz, gidin çıkarın” demiş sanki.
Ultra Hold and Spin öyle karmaşık menüler, kafanı karıştıran animasyonlar falan sunmuyor. Düz, net, temiz. Ama bir o kadar da heyecanlı. Her spin bir umut. “Şimdi mi düşecek o coin?” diye bekliyorsun. Hop! düştü. Derken diğerleri de… sonra bir çarpan. Oldu sana günün süprizi.
Slotter’da bu oyunu açtığımda niyetim bir iki denemelikti. Ama oyunun sadeliği sardı beni. Çayım soğudu, telefon çaldı açmadım. Düşün yani. Oyunun içine çekti beni. Kafamı dağıttı, enerjimi tazeledi.
Ve şu var: bazı oyunlar süslenip püslenmiştir ama ruhu yoktur. Ultra Hold and Spin? Ruh gibi ruh. Sade, şık, temiz aksiyon.
Kazanç güzel şey tabii. Ama bu oyunun olayı başka. Her şeyin ötesinde verdiği o minik heyecan. O üç paranın aynı anda düşme hissi. Kalbin bir atıyor, gözün ışıldıyor. “Oldu bu iş” diyorsun.
Bir akşam Slotter’a girdim, biraz vakit geçireyim dedim. Oyun açıldı, ışıklar yandı. 5 dakika derken 45 dakika geçmiş. Bonus turuna girdim, bir bakmışım ekran altın sarısı. Rakamlar artıyor, gülümsüyorum. Bu oyunda kazansan da, kazanmasan da yüzün gülüyor.
Sonuç? Ultra Hold and Spin bir slot oyunundan fazlası. Sadeliğiyle etkileyen, heyecanıyla saran, o ışıl ışıl havasıyla modunu yükselten bir dünya. Slotter’da bunu yaşamak daha da keyifli.
Çünkü bazen en iyi şeyler, en basit olanların içinde saklıdır.
Şimdi bak, dürüst konuşalım. Herkes o modern, havalı, bin bir efektli slotların peşinde koştururken… Benim…
Ah Versailles... Sanki bir dönem dizisinin ortasında gibiyim. Krallar, kraliçeler, ihtişam, gösteriş. Ama burada tahtta…
Bir tren düşün. Ama böyle raylarda vızır vızır giden değil. Bu başka. Bu tren sana…
Yine düştük Slotter’ın büyülü dünyasına. Ama bu sefer başka… Bu sefer tarot kartlarıyla, kristal küreyle,…
Cleopatra’nın gözüymüş, efsanesi büyükmüş... Ee, biz de boş durmadık, daldık bu antik atmosferin ortasına. Slotter…
Bak şimdi... Kraliyet dünyası, entrikalar, altın yaldızlı koltuklar, devasa şamdanlar... Ama biz nerede? Tabii ki…